Akne ve sivilce problemi çok sayıda kişinin ortak sorunlarından biridir. Özellikle yüz bölgesinde meydana gelen akne izlerinin tedavisi oldukça hızlı bir şekilde yapılabiliyor.
Sivilce ve akne izlerinin tedavisinin yanı sıra yara izlerinin tedavisinin de yine pratik bir şekilde yapılabildiğini söyleyebiliriz. Elbette tedavi kapsamında pek çok farklı seçenek değerlendirilebilir. Hafif düzeyde olan sivilceler çoğunlukla kendiliğinden geçiyor. Cilt yapısına bağlı olarak iz kalmaması da mümkün olabiliyor.
Ancak derinin alt tabakalarındaki nodüller ve kist oluşumları ile ortaya çıkan sivilcelerin çoğunlukla tedavi edilmesi gerektiğini belirtelim. Özellikle ağır seyreden sivilcelerin kendiliğinden iyileşme ve iz bırakmama olasılığı son derece düşüktür. Bu sivilcelerin iz bırakma olasılığının bir hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Sizlere akne ve sivilce tedavisi seçeneklerinden söz etmeden önce sivilce izi türlerinden bahsedelim.
Genel olarak sivilce izi çeşitlerini iki farklı grupta ele alabiliriz. Bunlar; yüzeysel ve derin sivilce izleridir.
‘Yüzeysel’ olarak adlandırılan sivilce izleri derinin üst tabakalarını etkiler. Bu nedenle cilt altında çok fazla etkilerinin olmadığını söyleyebiliriz. Çoğunlukla kırmızı renkte olduklarını belirtelim. Deride çok hafif düzeyde olmak kaydıyla çökme gösterebilirler.
‘Derin’ kategorisinde yer alan sivilce izleri de 3 farklı grupta ele alınıyor. Bunlar; icepick skar, boxcar sivilce izleri ve rolling skar izlerdir.
Çoğunlukla çivi gibi delici bir cisimle delinmiş gibi görünen bir cilt görüntüsü ortaya çıkar. İzlerin çapı ise 2 mm’den daha az, derinliği de yine 2 mm dolaylarında olur. Cildin alt kısmında bulunan yağ tabakasına kadar uzanan izlerdir.
Bu türde olan izler ise genellikle yuvarlak yahut oval bir şekle sahip olurlar. Aynı zamanda yara izi 0.5 mm dolaylarında olur. Dikey yönlü bir çökme görüntüsü de sergileyebilirler.
Genellikle keskin kenarlara sahip olduklarını ve aynı zamanda krater görünümünde olduklarını da belirtebiliriz. İcepick skar türünde olan sivilce izleri kadar sivri çöküntülere neden olmadıklarını da söyleyebiliriz.
Bu sivilce izleri ise cilt üzerinde genellikle dalgalı bir görünüm sergilerler. 4 mm dolaylarında derinliğe sahip olabildiklerini, çoğu zaman çökmenin gerçekleştiğini belirtebiliriz.
Günümüzde gelişen tıp teknolojisinin de yardımı ile akne ve sivilce izlerinin tedavisi pek çok farklı yöntem uygulanarak gerçekleştirilebiliyor. Hangi yöntemin tercih edileceğine ise yapılan bazit bir cilt analizi sonrasında karar veriliyor. Genel olarak sıklıkla tercih edilen tedavi seçeneklerini ve tedavilerin uygulanma şeklini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Kısa zamanda sonuç elde etmeyi sağlayan tedavi yöntemleri, özellikle yüzeysel sivilce izi tedavisinde tercih edilebiliyor. Yüzeysel sivilce izlerinin tedavisinde kimyasal peeling yöntemi en sık tercih edilen seçeneklerden biridir.
Aynı zamanda dermaroller ya da PRP ile de tedavinin yapılabildiğini söyleyebiliriz. Kimi zaman sivilce izlerinin ya da hastanın cilt yapısının durumuna bağlı olarak lazer ile cilt yenileme yöntemi de uygulanabilir. Mezoterapi yine güçlü bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
Bu türde olan sivilce ve akne izlerinin tedavisinde dermaroller ya da mikroiğneleme olarak adlandırılan yöntemlerin sıklıkla tercih edildiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte PRP yöntemi, TCA, kimyasal peeling de tedavi seçenekleridir. Fraksiyonel CO2 lazer ve altın iğne yöntemleriyle de gayet başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Bu tür akne ve sivilce izlerinde derin kimyasal peeling yönteminin uygulanmasına ihtiyaç olabiliyor. PRP ya da fraksiyonel lazer yöntemleri ile başarılı bir sonuç alınması mümkündür. Altın iğne ile radyofrekans ve punch yükseltme yöntemleri de son dönemde daha fazla tercih edilmeye başlandı.
Rolling olarak adlandırılan akne skarlarının diğer aknelerden daha farklı olduğunu belirtelim. Dolayısıyla daha etkin bir tedavi seçeneğine yönelmek gerekiyor. Kimyasal peeling ile spot TCA yöntemi gibi uygulamaları ile yüz güldüren bir netice elde edilmesi pek mümkün olmuyor. Bu nedenle daha etkin ve daha güçlü tedavi seçenekleri olan subsizyon ile dolgu yöntemlerinin uygulanması gerekiyor.
Rolling skar türü akne izlerinin tedavisinde tercih edilen bu yöntemde fibröz bantların kesilmesi gerekiyor. Bu sayede cildin üst tabakasının serbestleşmesi sağlanıyor. Hemen ardından derinin alt kısmından dolgu enjeksiyonu yapılıyor ve derideki çökük görüntünün giderilmesi hedefleniyor.
Derinin yükselmesi sağlandığından düzgün bir cilt görünümü de elde edilmiş oluyor. Fakat bu yöntemde elde edilen sonucun kalıcı olmadığını da belirtmemiz gerekiyor. Dolgu enjeksiyonu işleminin düzenli aralıklarla yenilenmesine ihtiyaç oluyor.
Söz konusu yöntemin yılın her mevsiminde uygulanabildiğini ve uygulama sonrasında hastanın hemen günlük yaşantısına geri dönebildiğini de belirtmeliyiz. Bununla birlikte yan etkiler konusunda da endişe verici bir tedavi seçeneği değildir. Hem açık hem de koyu tenli olanlar için rahatlıkla tercih edilebilecek bir tedavi yöntemidir.
Cildin üst tabakasının soyulmasını ve alt tabakasında kolajen üretiminin artmasını sağlayan fraksiyonel lazerler başarılı bir sonuç sunan yöntemler arasında yer alıyor. Derin olan sivilce ve akne izlerinin tedavisinde de tercih edilebilir.
4 haftalık aralıklarla olmak kaydıyla 4 seans ile 8 seans uygulama yapılması yeterli olabiliyor. Hafif izler söz konusu ise bu durumda 2 ya da 4 seans uygulama yeterli oluyor. Kızarıklık ya da soyulma gibi etkiler 1 hafta içerisinde ortadan kalkıyor.
Haliyle cilt yüzeyini daha düzgün ve pürüzsüz görmek için uzun süre beklemeye gerek olmuyor. Ancak uygulama sonrasında cilt yüzeyini özellikle güneşten korumak gerektiğini unutmamalısınız.
Öncelikle altın iğne radyofrekans yönteminin 2 farklı şekilde etki gösterdiğini söyleyebiliriz. Bunların ilki mikroiğneler ile cilt yüzeyinde küçük delikler açılmasıdır. Böylelikle yara iyileştirme süreci harekete geçer ve dolayısıyla cilt de yenilenmiş olur.
Deri altına mikroiğneler ile radyofrekans enerjisinin iletilmesi ve ısı artışı sağlanması da cildin yenilenmesini sağlayan bir yöntemdir. 4 hafta aralıklarla 3 ya da 4 seans uygulama yapılabilir. Bu yöntemin en çok etkili olduğu problem akne izleridir ve izlerden şikayet edenler rahatlıkla söz konusu yöntemden faydalanabilir.
Mezoterapi ve PRP yöntemleri ise kollajen yapımını uyarır. Cildin üst tabakalarının onarılmasını sağlayarak izlerin ortadan kalkmasına da olanak tanır. Yaraların iz bırakma problemi nedeniyle de tercih edilen bir metot olduğunu söyleyebiliriz. Ancak çok derin olan izler üzerinde etkili olamaz.
Derin izler söz konusu olduğunda radyofrekans ya da fraksiyonel lazer gibi yöntemlerle birlikte uygulanması mümkün olabiliyor. Bu sayede işlemlerin etkisinin artması da sağlanıyor. Bu yöntemler 1 ay aralıklarla uygulanmalıdır. Yaklaşık olarak 4 ya da 8 seans uygulama yapılması durumunda başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
Elbette sivilce izlerinin tedavisinde hangi yöntemin tercih edildiğine bağlı olarak işlem süreci de değişkenlik gösteriyor. Bu nedenle net bir tedavi prosedüründen söz edemeyiz. Kimi zaman sadece tek bir seans halinde uygulanan tedaviler ile gayet başarılı neticeler elde edilebiliyor.
Kimi zaman da sivilce ve akne izi tedavisinin birkaç seans halinde uygulanması gerekiyor. Sivilce ya da akne izinin türü, ne kadar geniş bir alana etkilediği, kişinin cilt yapısı gibi unsurlar tedavi için gereken seans sayısında da belirleyici olan faktörlerdir. Tedaviye başlanmadan önce hangi tedavi yönteminin tercih edilmesi gerektiği ve gereken seans sayısı hakkında tarafınıza tahmini bir bilgi iletilir.
Öncelikle sivilce izleri ya da akne izleri için gerçekleştirilen tedavi kapsamında cildin alt katmanlarına da ulaşılması gerektiğini belirtelim. Bu nedenle tedavi sonrasında bazı hususlara dikkat edilmesi gerekiyor.
Hangi tedavi seçeneklerinin değerlendirildiğine bağlı olarak dikkat edilmesi gereken hususlar da değişebilir. Özellikle ciltte, uygulanan tedaviye bağlı olarak bir hassasiyet oluşabilir. Bu hassasiyet birkaç gün boyunca devam edebilir ve Aynı zamanda hassasiyete de kızarıklık gibi geçici olan bazı sıkıntılar eşlik edebilir.
Bunların tamamen geçici olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Aynı zamanda derinin üst tabakasının güneşten korunması da önem taşıyor. Tedavi sonrasında yüksek faktörlü bir güneş koruyucu krem kullanmanızda fayda olacaktır.
Uygulanan tedavi yönteminin hangisi olduğuna bağlı olarak dikkat etmeniz gereken daha farklı hususlar da olabilir. Öneri ve uyarıları dikkate almanız durumunda sorunsuz bir süreç yaşanacaktır.