Günümüzde kozmetik cerrahide en sık kullanılan yöntemlerden biri de yağ enjeksiyonu oluyor. Pek çok farklı amaçla kullanılabilen bu yöntem özellikle ‘gençleştirme’ beklentisini karşılayabiliyor olmasıyla ön plana çıkıyor.
Cilt tarafından en iyi tolere edilen materyallerin başında yağ geldiği için bu materyalin kullanım alanının gün geçtikçe daha da artığını söyleyebiliriz. Başta yüz ve eller olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde daha dolgun bir görünüm elde etmek istendiğinde yağ dokusunun kazandırdığı dolgunluktan istifade edilebiliyor. Bu dolgunluk, daha genç bir görünüm kazanmayı da sağlayabiliyor.
Özellikle işlemden sonra yağ hücrelerinin enjekte edildiği bölgede yaşamaya devam etmesi, vücudun bu materyali yabancı bir madde olarak algılamadığı için alerjik reaksiyon göstermemesi gibi özellikler, bu yöntemin gün geçtikçe daha fazla sayıda kişi tarafından tercih edilmesini de beraberinde getiriyor. Ameliyat olmadan, kesi ve dikiş izi problemleri yaşamadan daha genç bir görünüm kazanmak isteyenler rotasını bu özel yönteme çeviriyor.
Ancak deri altına enjekte edilen yağ hücrelerinin ölmesi durumunda elde edilen dolgunluğun da ortadan kalkacağını belirtmek gerekiyor. İşte bu nedenle yağ alımı için kullanılan aletlerden tercih edilen tekniklere kadar tüm detaylar çok büyük bir önem taşıyor.
Elbette pek çok farklı teknik kullanılarak bu işlemin gerçekleştirilmesi mümkün olabiliyor. Ancak seçilen yöntemin yağ hücrelerine minimum bazda zarar veriyor olmasına da dikkat edilmelidir. Böylelikle uygulama sonrasında çok daha başarılı bir sonuç elde edilmesi, kazandırılan dolgunluğun daha uzun süre mevcudiyetini koruması mümkün olabilir.
Yağ enjeksiyonu fiyatları ve yapılan işlemlerle ilgili bilgi almak istiyorsanız bizi arayın.
Bu yöntemden en çok istifade edilen vücut bölgesi yüzdür. Gerek elmacık kemiklerini daha belirgin kılmak gerekse yüzün daha genç bir görünüm kazanmasını sağlamak amacıyla yağ enjeksiyonu işleminden faydalanılır. Yüz bölgesine sıklıkla uygulanıyor olmasının temel nedeni ise yaşlanmayı en net şekilde gösteren vücut bölgesinin yüz olmasıdır.
Yaşın ilerlemesi ile beraber yüzdeki yağ dokusunda azalma meydana gelir ve bu da deride hafif de olsa bir sarkma görüntüsü oluşturur. Yağ dokusunun azalması ve ciltte sarkma olması da kişinin daha yaşlı bir görünüm kazanması anlamına geliyor.
Yüze daha dolgun, daha diri ve daha genç bir görünüm kazandırmak ise yağ enjeksiyonu sayesinde yani küçük dokunuşlarla mümkün olabiliyor. Özellikle yağ kaybı meydana gelen yani hacim kaybeden o bölgelere enjeksiyon yapılması ile çok daha genç görünmek son derece kolay oluyor. Kimi zaman karakteristik olarak yüzün bazı bölgelerinde çöküntüler olabilir.
Genç yaşlarda da bu ve benzeri bir tablo ortaya çıkabildiğinden yağ enjeksiyonunun yüze daha estetik bir görünüm kazandırmak amacıyla da uygulandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla her yaştan hasta grubuna hitap eden bir uygulamadır.
Genel olarak yağ enjeksiyonunun en sık uygulandığı vücut bölgelerini kısa bir liste halinde aktarabiliriz:
Tüm bunlarla birlikte vücuttaki cilt kontur bozukluklarını gidermeye yönelik olarak da bu işlemden faydalanılabiliyor. Yara izlerini görünür kılan temel unsur cilt çöküntüleri ve çıkıntılarıdır. Cilt yüzeyindeki bu pürüzlü görünümü ortadan kaldırmak amacıyla da yağ dokusu enjeksiyonu tercih edilebiliyor. Çöküntü alanlar bu materyal ile dolduruluyor ve böylelikle daha düzgün bir cilt görünümü elde edilebiliyor.
Bu işlem küçük bir vücut bölgesine yapılacaksa lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Ancak geniş vücut bölgelerine enjeksiyon işleminin yapılması gerektiğinde ya da hastanın durumuna bağlı olarak genel anestezi altında da yapılabilir. Sonuç olarak operasyon sırasında kişinin anestezi altında olması nedeniyle herhangi bir acı, ağrı, sızı ya da kramp hissetmesi mümkün olmaz. Hasta açısından son derece konforlu bir süreç eşliğinde işlemin gerçekleştirildiğini belirtebiliriz.
Operasyon sonrasında kişinin nasıl bir sürecin beklediğini detaylıca aktaralım:
Son derece başarılı sonuçlar elde etmeyi sağlayan yağ enjeksiyonu hakkında nasıl yapılır sorusu kadar iz kalır mı sorusu da gündeme geliyor. Bu işlem bir ameliyat değildir. Sadece bir kanül yardımı ile yağ hücrelerinin cilt altına gönderilmesi prosedürüne dayanır.
Dolayısıyla işlem sırasında ciltte ufak giriş deliği olur, işlem sonrasında cilde dikiş atılmaz ya da buna benzer müdahaleler gerçekleştirilmez. Bu nedenle ciltte iz kalması da mümkün olmaz. Zira işlem sonrasında iz kalıyor olsaydı, yağ enjeksiyonu yüz bölgesi için en sık tercih edilen kozmetik cerrahi tekniklerden biri haline gelemezdi.
Göz kapağı ya da dudaklar gibi vücudun hassas bölgeleri için de seçilmiş hastalarda bu işlemden rahatlıkla faydalanılabilir. Aynı zamanda doğal bir görünüm elde edilmesini sağlıyor olması da üzerinde durulması gereken hususlar arasında yer alıyor. Abartılı bir enjeksiyon işleminin yapılmaması durumunda herhangi birinin bu işlemden faydalandığı dışarıdan asla anlaşılamaz.
Elbette yağların kalıcılık süreleri değişken olabilir ve bu durum biraz da kişinin vücut yapısı ile ilgilidir. Bu enjeksiyonda yağların % 40’ı işlemin üzerinden 6 ay geçmiş olmasına karşın mevcudiyetini koruyabiliyor. Ancak bu işlemin defalarca tekrarlanabildiğini de unutmamak gerekiyor.
Söz konusu vücut bölgesine yeniden bir dolgunluk kazandırılması için uzun süre beklemeye gerek kalmıyor. Dolgunluğun sona ermesinin ardından beklemeye gerek kalmadan işlem hemen yapılabilir.
Kişiye enjekte edilecek olan yağlar çoğunlukla karın bölgesinden alınıyor olsa da bel ya da kalça bölgesinden de yağ alınabildiğini belirtelim. Hatta gerekli olması halinde kol ya da bacak bölgesinden de yağ alımı yapılabiliyor. Basit bir muayene sonrasında vücudun hangi bölgelerinden yağ alınacağına kolaylıkla karar verilebilir.
Yağ hücrelerinin kök hücre ile zenginleştirilmesi de tercih edilebiliyor. Kök hücreyle zenginleştirilen yağ hücrelerinin işlem sonrasında erime oranı çok daha düşük oluyor. Ancak bu işlemde yağ hücrelerinin mutlaka kök hücreyle zenginleştirilmesi gerekmez. Böyle bir işlem yapılmadan da istenen dolgunluğun yakalanması mümkün olabiliyor.
Yapılan incelemeler vücudun hareketsiz olan bölgelerinde işlemin kalıcılık süresinin çok daha uzun olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin yanak ya da şakak gibi vücut bölgelerine yapılan enjeksiyon işleminde kalıcılık süresi daha uzun olurken bacak, kol gibi vücut bölgelerine yapılan işlemle kazandırılan dolgunluğun kalıcılığı daha az olabiliyor.
Son olarak bu işlemin herhangi bir yan etkisinin bulunmadığını da belirtelim. Kişinin kendi vücudundan alınan yağ hücreleri kullanıldığı için vücut bu materyali yabancı bir madde olarak algılamaz. Bu nedenle herhangi bir reaksiyon göstermesi de rastlanan bir durum değildir.
Bu açıdan gayet güvenli bir işlem olduğunun altını çizelim. Daha detaylı bilgi almak isterseniz sitemizde yer alan iletişim bilgileri üzerinden bizimle irtibata geçebilir ve aynı zamanda randevu taleplerinizi de iletebilirsiniz.